Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

iki yıl oldu

  • 1 olmak

    быть созре́ть стать
    * * *
    - ur
    1) быть, происходи́ть, соверша́ться, случа́ться

    olmadı! — не получи́лось!, не вы́шло!

    bir şey olmak — случи́ться с кем-л. о чем-л.

    aman, ona bir şey olmasın! — бо́же сохрани́, как бы с ним чего́-нибудь не случи́лось!

    hiç bir şey olmamış gibi — как ни в чём не быва́ло; как бу́дто ничего́ не случи́лось

    kimseye bir şey olmadı — ни с кем ничего́ не случи́лось

    ne oldu? — что случи́лось?, что произошло́?

    sesine ne oldu? — что случи́лось с твои́м го́лосом?

    ne oldu kızım? — что с тобо́й, до́чка?

    dışarıda bir telâş oldu — на у́лице произошло́ како́е-то волне́ние

    her gün fırtına oluyor — ка́ждый день быва́ют што́рмы

    nasıl oldu da bunun farkına varmadın? — как же так вы́шло, что ты э́того не заме́тил?

    ortada neler olup döndüğünü bilmiyorum — я не зна́ю, что вокру́г твори́тся

    2) доводи́ться, приходи́ться

    bu hanım sizin neniz oluyor? — кем прихо́дится вам э́та же́нщина?

    halam oluyor — она́ мне прихо́дится тётей по отцу́

    3) быть, пребыва́ть, находи́ться (где-л.)

    benim burada olduğumu nasıl haber aldınız? — как вы узна́ли, что я здесь?

    herkes olduğu yerde kalsın! — всем остава́ться на свои́х места́х!

    öğleden sonra orada olmalıyım — по́сле обе́да я до́лжен быть там

    siz onun yerinde olsanız ne yaparsınız? — а что вы сде́лаете, будь вы на его́ ме́сте?

    yarın konuğumuz olacak — за́втра у нас бу́дут го́сти

    4) быть, име́ться у кого

    cebimde olanı ona verdim — я о́тда́л ему́ всё, что у меня́ бы́ло в карма́не

    bir erkek çocuğu oldu — у неё роди́лся ма́льчик

    5) де́латься, станови́ться; быть; превраща́ться

    adam olmak — быть челове́ком

    doktor oldu — он стал до́ктором

    iki kişi olduk — нас ста́ло дво́е

    iyi bir mühendis olur — из него́ вы́йдет хоро́ший инжене́р

    su, buz oldu — вода́ преврати́лась в лёд

    6) поспева́ть, созрева́ть

    ekinler oldu — хлеба́ поспе́ли

    üzüm daha olmadı — виногра́д ещё не созре́л

    7) быть гото́вым / пригото́вленным

    çay oldu — чай гото́в

    yemek oldu — обе́д пригото́влен

    8) -e подходи́ть, быть впо́ру

    bu ceket bana olmuyor — э́тот жаке́т мне не годи́тся

    9) - den лиша́ться кого-чего, теря́ть; остава́ться без кого-чего

    hem işinden, hem de çocuklarından oldu — он лиши́лся и жены́ и дете́й

    tembelliği yüzünden işinden oldu — из-за свое́й ле́ни он потеря́л рабо́ту

    10) арго опьяне́ть, стать пья́ным

    sen adamakıllı olmuşsun! — ты уже́ изря́дно накача́лся!

    11) (со словами yıl, saat и т. п.) проходи́ть, исполня́ться

    neredeyse üç yıl olacak — ско́ро уже́ испо́лнится / бу́дет три го́да

    tam iki yıl oldu — прошло́ ро́вно три го́да

    12) (со словами gece, akşam) наступа́ть

    gece oluyor — наступа́ет ночь

    sabah oldu — наста́ло у́тро

    13) (со словами, обозначающими болезни)

    anjin olmak — заболе́ть анги́ной

    öksürük olmak — ка́шлять

    tifa olmak — боле́ть ти́фом

    14) употр. в роли вспом. гл.

    rezil olmak — быть опозо́ренным, опозо́риться

    teselli olmak — утеша́ться

    teslim olmak — сдава́ться

    hasta iyi oldu — больно́й вы́здоровел / попра́вился

    bize gelmez oldu — он переста́л к нам ходи́ть

    itiraz edecek oldum ama... — я хоте́л бы́ло возрази́ть, но...

    ••
    - olan biten
    - olan oldu
    - oldu olacak kırıldı nacak
    - oldu olanlar
    - oldum bittim
    - oldum olası onu sevmezdim
    - olmalı
    - evde olmalı
    - olsa olsa
    - olsun olsun
    - ... olsun... olsun
    - olup olacağı on kuruşluk bir mesele!
    - ne olursa olsun!
    - sen çok oluyorsun!

    Türkçe-rusça sözlük > olmak

  • 2 olmak

    ",-ur 1. to become, come to exist, come into being. 2. to happen, occur, be, take place. 3. to be (to have or occupy a place or position; to show a certain characteristic): Beşte orada olmalıyım. I ought to be there at five o´clock. Cesur olmalısın. You should be bold. 4. to have (used with possessives): Param olsaydı alırdım. If I´d had the money, I´d have bought it. Benim o semtte bir evim olmalı. I ought to have a house in that part of town. 5. (for time) to pass, elapse, be: Oraya gideli iki yıl oldu. It´s been two years since he went over there. 6. (for something) to be acceptable, be all right, be okay: Olur mu öyle? Can (something like) that be okay? Olur! Okay! Olmaz! No! 7. to ripen; (for food) to be cooked, be done. 8. /a/ (for an article of clothing) to fit. 9. /dan/ to lose, be deprived of: Canından oldu. He lost his life. Kumar yüzünden servetinden oldu. She lost her fortune by gambling. 10. to catch (a disease): Tifo oldu. He caught typhoid fever. 11. to undergo (something): Ameliyat oldu. He underwent an operation. Ahmet yarın imtihan olacak. Ahmet will take an exam tomorrow. 12. /a/ (for something) to be a source of (something) to (someone): Bu ilacın ona çok yararı oldu. This medicine has really helped her. 13. slang to get drunk: Sen bayağı oldun. You´re as drunk as a lord. Oldu. colloq. All right./OK./Very well./Agreed. -la beraber/birlikte although: Parlak bir zekâsı olmamakla beraber para kazanmasını biliyor. He´s no whiz kid, but he does know how to make money. olan/olup biten all (the events) that took place. olup bitmek to happen, take place. olduğu gibi 1. as (one) is, as (it) is: İnsanları olduğu gibi kabul etmelisin. You should accept people as they are. 2. as it (they) happened: Her şeyi olduğu gibi anlatacağım. I will explain everything as it happened. 3. besides being..., in addition to being...; besides having..., in addition to having...: Hasta olduğu gibi, yoksul da. Besides being sick, he is poor. olduğu kadar 1. besides being...; besides having...: Oda küçük olduğu kadar, karanlık da. Besides being small, the room is dark. 2. as much as possible: Hepsini bitirmek zorunda değilsin, olduğu kadar yap. You don´t have to finish it all; do what you can. Olan oldu. What´s done is done. olup olacağı all: Bendeki paranın olup olacağı bu kadar. This is all the money I´ve got on me. Onun olup olacağı bir köy muhtarı. He´ll never be anything more than the mayor of a village. Olup olacağımız toprak mı? Are we nothing more than dust? oldum bittim/oldum olası/oldum olasıya for as long as anyone can remember, from time immemorial, always. oldu olmadı It´s been just about...: Bu işe başlayalı on yıl oldu olmadı. It´s been just about ten years since he began this job. olmak üzere 1. being: İşyerimizde, ikisi Fransız olmak üzere, yirmi eleman var. In our firm we have twenty personnel, two of whom are French. 2. to be on the point of being: Kahven olmak üzere. Your coffee´s just about ready. olur olmaz 1. just any old, whatever, any... that: Olur olmaz her kitabı okuma! Don´t read any old book you happen to see! 2. at random, without thinking: Olur olmaz konuşma! Don´t just talk whenever you feel like it. "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > olmak

  • 3 olmak

    olmak <- ur>
    1. v/i sein; werden; entstehen; werden zu; geschehen; reif werden; fertig werden; angebracht sein; Zeit dauern; vergehen; fam betrunken sein, voll sein;
    o senin ne(yi)n oluyor? wie ist er mit dir verwandt?;
    o benim yeğenim oluyor er ist mein Neffe; sie ist meine Nichte;
    anne oldu sie wurde Mutter;
    akşam oluyor es wird Abend;
    doktor olmak Arzt werden;
    şarap sirke olmuş der Wein wurde zu Essig;
    ekin oldu das Getreide wurde reif;
    çay oldu der Tee ist fertig;
    böyle iş olmaz so etwas geht nicht ( oder ist nicht angebracht);
    iki yıl oldu es ist zwei Jahre her;
    sen adamakıllı olmuşsun fam du bist ganz gehörig voll
    2. unp es gibt A: dışarıda telaş oldu draußen gab es einen Tumult;
    -in (+ Possessiv) olmak haben; Krankheit bekommen;
    -in bilgisi olmak Wissen erwerben;
    ev onun oldu das Haus wurde seins, er erwarb das Haus;
    öksürük olmak Husten bekommen;
    yarın misafirimiz olacak morgen werden wir Gäste haben, morgen bekommen wir Besuch
    3. (-den) verlieren, fam loswerden;
    işinden oldu er hat seine Arbeit verloren, er ist entlassen worden; kommen, stammen aus
    4. (-e) jemandem passen: bu ayakkabı size olur diese Schuhe passen Ihnen

    Türkçe-Almanca sözlük > olmak

  • 4 olmak

    olmak <- ur>
    vi
    1) sein
    olamaz! das kann nicht sein!
    annesi olamaz sie kann nicht seine Mutter sein
    annesi oluyor sie ist seine Mutter
    annesi oluyormuş sie soll seine Mutter sein
    insan sabırlı olmalı der Mensch sollte geduldig sein
    neredeyse burada olur er wird gleich hier sein
    öğleden sonra orada olmalıyım ich muss nachmittags dort sein
    2) geschehen, sich ereignen stattfinden; ( fam) passieren; ( panik) ausbrechen
    hiçbir şey olmamış gibi als ob nichts geschehen wäre
    ne olursa olsun egal was passiert
    olan oldu es kam, wie es kommen musste
    olan olmuş was geschehen ist, ist geschehen
    ne oldu ki? was ist denn passiert?
    3) werden
    bu nasıl belli oldu? wie ist das bekannt geworden?
    iki yıl oldu es sind zwei Jahre geworden
    4) ( fam) gehen, klappen, hinhauen
    oldu mu? hat es geklappt?
    olmaz! das [o es] geht nicht!
    başka türlü olmaz es geht nicht anders
    böyle olmaz so geht es nicht
    daha erken olmaz früher geht's nicht
    5) ( olgunlaşmak) reifen, reif werden
    üzümler daha olmadı die Trauben sind noch nicht reif
    çay/kahve oldu der Tee/Kaffee ist fertig
    pilav oldu mu? ist der Reis fertig?
    7) (bir şeyi \olmak) haben
    parmağı tetikte \olmak den Finger am Abzug haben
    iştahı/parası \olmak Appetit/Geld haben
    randevusu \olmak eine Verabredung haben
    8) ( bulunmak) sein, sich befinden
    burnunun dibinde \olmak sich direkt vor seiner Nase befinden
    imkân dâhilinde \olmak im Bereich des Möglichen liegen
    9) ( çocuğu) bekommen
    10) ( yitirmek) verlieren (- den)
    işinden \olmak seine Arbeit verlieren; s. a. olur

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > olmak

  • 5 hémen hémen

    1) вот-во́т, ско́ро

    hémen hémen ortalık kararacak — вот-во́т стемне́ет

    2) приме́рно, приблизи́тельно

    hémen hémen iki yıl oldu — прошло́ приме́рно два го́да

    Türkçe-rusça sözlük > hémen hémen

  • 6 da

    da [da:]
    I adv
    1) ( dort) orada; ( hier) burada;
    \da draußen dışarıda;
    \da kommt er işte geliyor;
    \da, wo...... bulunan yerde;
    \da drüben şurada;
    \da oben/unten orada yukarıda/aşağıda;
    gehen sie \da herum oradan gidiniz;
    \da ist/sind... orada... var;
    gibst du mir bitte mal das Buch? — \da! kitabı lütfen bana bir verir misin? — işte!
    2) ( zeitlich)
    es ist zwei Jahre her, \da haben sie die Kirche restauriert kiliseyi restore edeli iki yıl oldu;
    als ich das machte, \da war ich noch ein Kind bunu yaptığımda henüz bir çocuktum;
    \da fällt mir gerade ein, ... aklıma gelmişken...;
    von \da an ondan sonra
    3) ( in diesem Falle) bu durumda;
    \da haben Sie aber nicht Recht ama bunda haklı değilsiniz;
    und \da wagst du es noch zu kommen? ve bu durumda gelmeyi göze alıyor musun?;
    \da kannst du lange warten! ( fam) bekle yârin köşesini!, daha çok beklersin!
    4) ( vorhanden)
    \da sein olmak; ( vorrätig) bulunmak;
    es ist niemand \da burada kimse yok;
    ich bin gleich wieder \da hemen geri geliyorum;
    war Thomas gestern \da Thomas dün burada mıydı?;
    ist noch Milch \da? (biraz) daha süt var mı?;
    das stellt alles \da Gewesene in den Schatten bu, şimdiye kadar gelmiş geçmiş her şeyi gölgede bırakır;
    \da ist er işte orada
    \da sein für jdn birisi için hazır bulunmak;
    er ist immer für mich \da onun benim için her zaman vakti var
    II konj
    1) ( weil) çünkü, -diği için;
    es geht nicht, \da die Zeit nicht reicht olmaz, çünkü vakit yetmez, vakit yetmediği için olmaz, vakit yetmediğine göre olmaz
    2) ( geh) ( als, wenn)
    sehnsüchtig erwartet er die Stunde, \da sie bei ihm sein wird yanında olacağı saati hasretle [o dört gözle] bekliyor

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > da

  • 7 disparaître

    v i
    1 partir kaybolmak

    La douleur a disparu. — Ağrı kayboldu.

    2 se cacher kaybolmak

    La lune disparaît derrière les nuages. — Ay bulutların arkasında kayboldu.

    3 s'en aller yokolmak

    Il a disparu quand il m'a vu. — Beni görünce yokoldu.

    4 être perdu kaybolmak

    Son fils a disparu. — Oğlu kayboldu.

    5 ölmek

    Elle a disparu il y a deux ans. — Kadın iki yıl önce öldü.

    Dictionnaire Français-Turc > disparaître

  • 8 из

    = изо
    1) ( откуда)...dan

    выходи́ть и́з дому — evden (dışarı) çıkmak

    прие́хать из Ки́ева — Kiev'den gelmek

    пить из ча́шки — fincandan içmek

    выжима́ть сок из виногра́да — üzümün suyunu sıkmak

    друго́го вы́хода из пеще́ры не́ было — mağaranın başka çıkışı yoktu

    2) ( при указании на материал)...dan (yapılma / yapılmış)

    ста́туя из мра́мора — mermerden (yapılmış) heykel

    ма́сло де́лается из молока́ — tereyağı sütten yapılır

    дере́вня из ста дворо́в — yüz haneli köy

    кварти́ра из двух ко́мнат — iki odalı daire

    програ́мма из пяти́ пу́нктов — beş maddelik program

    обе́д из трёх блюд — üç kap yemek

    суп из потрохо́в — işkembe çorbası

    чай из Гру́зии — Gürcistan menşeli çay(lar)

    мини́стр из рабо́чих — işçi kökenli / asıllı bakan

    он из бе́дной семьи́ — yoksul bir ailedendir

    вы́йти из наро́да — halk içinden çıkmak

    он ро́дом из Москвы́ — aslen Moskovalıdır

    мыть из шла́нга — hortumla yıkamak

    его́ уби́ли из охо́тничьего ружья́ — onu av tüfeği ile vurdular

    соревнова́ния по стрельбе́ из винто́вки — tüfekle atış müsabakası

    6) (при указании на изменение, превращение)

    из зелёного цве́та стал си́ним — renk yeşilken mavi oldu

    поэ́та из него́ не вы́йдет — şair olamaz

    оте́ц хоте́л сде́лать из меня́ врача́ — babam beni doktor yapmak isterdi

    7) ( по причине)...dan; yüzünden

    из уваже́ния к кому-л.birine hürmeten

    из стра́ха пе́ред боле́знью — hastalık korkusundan

    из стра́ха пе́ред ва́ми — sizden korktuğundan

    из ре́вности — kıskançlık yüzünden

    8) (при указании на выделение кого-чего-л. из совокупности)...dan

    оди́н из них — onların / onlardan biri

    дво́е из вас — ikiniz

    са́мый ста́рший из бра́тьев — kardeşlerin en büyüğü

    чу́до из чуде́с — harikaların harikası

    9) (с предлогом "в")...dan

    из го́да в го́д — yıldan yıla, her geçen yıl

    ходи́ть из до́ма в дом — ev ev dolaşmak

    ••

    изо все́х сил — olanca gücüyle

    выбира́ть одно́ из двух — iki şıktan birini seçmek

    Русско-турецкий словарь > из

  • 9 sein

    sein <ist, war, gewesen> [zaın]
    1. vi sein
    mir ist kalt üşüdüm;
    bist du's? sen misin?;
    wir sind Freunde biz arkadaşız;
    sie ist Türkin o, Türk(tür);
    ich bin aus Dortmund ben Dortmund'danım;
    ich bin 25 ben 25'im;
    zwei und zwei ist vier iki iki daha dört eder;
    sie ist Polizistin o kadın polistir;
    seien Sie ( mir) nicht böse, aber... bana kızmayın ama...;
    es wäre besser gewesen, ...... daha iyi olacaktı;
    wie wäre es mit einem Bier? bir bira içsek nasıl olur?;
    nun sei doch nicht so! öyle naz yapmasana!;
    ist es nicht so? öyle değil mi?;
    es ist nichts bir şey yok;
    das war's işte bu kadar;
    mir ist heute nicht nach Kuchen ( fam) bugün canım pasta çekmiyor;
    mir ist schlecht iyi değilim;
    mir ist schwindlig başım dönüyor;
    mir ist, als hätte ich Stimmen gehört sanki sesler duymuşum gibi geldi;
    lass es \sein! bırak!, yapma!;
    es sei denn, dass... meğerki;
    wie dem auch sei nasıl olursa olsun
    2) ( Zustand)
    sie ist verheiratet o evli(dir)
    3) (vorhanden \sein) (mevcut) olmak, bulunmak;
    ist da jemand? orada [o burada] kimse var mı?;
    es waren viele Leute da orada çok insan vardı;
    es war einmal... bir varmış...
    4) ( sich befinden) bulunmak, olmak;
    sie sind in Deutschland Almanyadalar;
    wo warst du so lange? neredeydin bu kadar zaman?
    es ist 14.30 Uhr saat 14.30;
    heute ist Montag bugün pazartesi;
    es ist Juni hazirandayız;
    es ist sonnig/heiß hava güneşli/sıcak;
    das ist über 10 Jahre her bunun üstünden 10 yıl geçti;
    morgen sind es 10 Jahre, dass wir uns kennen yarın tanıştığımızın onuncu yıldönümü
    6) ( geschehen) olmak;
    muss das \sein? bunun olması zorunlu mu?;
    kann \sein! olabilir!;
    was ist? ne var?;
    ist was? bir şey mi var?;
    sei's drum! haydi öyle olsun!; ( es macht nichts) fark etmez!
    7) ( Hilfsverb)
    sie sind schwimmen ( gegangen) yüzmeye gittiler;
    ich bin krank gewesen hastaydım;
    2. [zaın] pron ( adjektivisch) onun;
    \sein Sohn/Auto onun oğlu/otosu;
    \seine Kinder/Freundin onun çocukları/kız arkadaşı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > sein

  • 10 проходить

    I несов.; сов. - пройти́

    пройти́ по мосту́ — köprüden geçmek

    он прошёл ми́мо нас — yanımızdan geçti

    пройди́те вперёд — öne geçin(iz)

    он прошёл в кино́ без биле́та — sinemaya biletsiz daldı

    пройти́ переу́лком — yan sokaktan geçmek

    доро́га прохо́дит о́коло дере́вни — yol köyün yakınından geçer

    здесь пройдёт нефтепрово́д — buradan bir petrol boru hattı geçecek

    2) (yol) almak; yapmak

    мы прошли́ де́сять киломе́тров — on kilometre yol aldık

    стометро́вку он прохо́дит за двена́дцать секу́нд — yüz metreyi on iki saniyede alır

    пе́рвый круг про́йден за 43 секу́нды — спорт. ilk tur 43 saniyede geçildi / koşuldu

    вчера́ го́нщики прошли́ 200 киломе́тров — dün yarışçılar 200 kilometre koştular

    маши́на но́вая, прошла́ всего́ три ты́сячи киломе́тров — araba yenidir, topu topu üç bin kilometre yaptı

    а пото́м пройдём в парк — sonra da parka uzanırız

    не прошёл я и ста шаго́в, как... — yüz adım gittim gitmedim,...

    3) ( миновать) geçmek, arkada bırakmak

    прошли́ го́ды — yıllar geçip gidiyordu

    мно́го лет прошло́ с тех пор — aradan yıllar geçti

    за э́то вре́мя про́йден значи́тельный путь — bu süre içinde hayli yol alındı

    за про́йденный пери́од — arkada / geride bıraktığımız dönem içinde

    передо мной прошли́ собы́тия после́дней неде́ли — gözümün önüne son haftanın olayları bir bir gelip geçti

    4) ( об осадках) yağmak
    5) (распространяться - о слухах и т. п.) dolaşmak, yayılmak

    по всей дере́вне прошёл слух, что... — söylentisi tüm köyü dolaştı

    6) (продвигаться через что-л.) sığmak; geçmek

    ни́тка в ушко́ не прохо́дит — iplik iğnenin gözünden geçmiyor

    в э́ту дверь шкаф не пройдёт — dolap bu kapıdan sığmaz

    через заклёпки прохо́дит вода́ — perçin başlarından su sızıyor

    8) (о времени, о чём-л. бывшем, длившемся) (gelip) geçmek

    прошёл це́лый час — tam bir saat geçti

    зима́ прошла́ — kış geçti

    мо́лодость прошла́, как сон — gençlik bir rüya hali gibi gelip geçti

    с тех пор, как он уе́хал, не прошло́ и неде́ли — o gideli daha bir hafta bile olmadı

    не пройдёт и неде́ли, как... — (bir) haftaya kalmaz / kalmadan

    не прошло́ и го́да, как... — senesine kalmadı,...

    не пройдёт и го́да, как... — bir yıla varmaz,...

    три дня прошли́ в перегово́рах — üç gün görüşmelerle geçti

    вся его́ жизнь прошла́ в борьбе́ — tüm hayatı mücadele ile geçti

    путь, про́йденный на́ми за полве́ка — yarım yüzyıl içinde aldığımız / katettiğimiz yol

    с тех пор ско́лько их таки́х прошло́! — o zamandan bu yana kaç tanesi geldi gitti!

    9) ( прекращаться) dinmek; geçmek

    боле́знь прошла́ — hastalık geçti

    болезнь прошла́ без осложне́ний — hastalık komplikasyonsuz olarak geçti

    головна́я боль у неё прошла́ — baş ağrısı dindi

    всё у него́ пройдёт (о больном)bir şeyi kalmaz

    уста́лость постепе́нно пройдёт — yorgunluk yavaş yavaş çıkacak

    дождь прошёл — yağmur durdu / dindi / kesildi

    шторм прошёл — (denizde) fırtına durdu / kaldı

    10) (подвергаться чему-л.) geçmek

    пройти́ через тяжёлые испыта́ния — ağır / çetin sınavlardan geçmek

    проходи́ть медици́нский осмо́тр — tıbbi muayeneden geçmek

    проходи́ть ветерина́рный контро́ль — veteriner kontrolundan geçmek

    пройти́ (через) цензу́ру — sansürden geçmek

    11) (заканчиваться каким-л. образом) geçmek

    пра́здник прошёл ве́село — bayram neşeli bir hava içinde geçti

    его́ конце́рт прошёл успе́шно — verdiği resital başarılı oldu

    12) (завершить какой-л. курс) görmek

    пройти́ специа́льную подгото́вку — özel eğitim görmek

    пройти́ курс светолече́ния — ışık tedavisi görmek

    э́тот прое́кт резолю́ции не прошёл — bu karar taslağı kabul edilmedi

    14) ( быть принятым) kabul edilmek

    пройти́ в университе́т — üniversiteye kabul edilmek

    15) разг. ( изучать) çalışmak, işlemek

    како́й урок сейча́с прохо́дят? — şimdi kaçıncı ders işleniyor?

    э́то мы еще́ не проходи́ли (в школе)o derse henüz gelmedik

    ••

    э́тот трюк / но́мер не пройдёт! — bu oyun sökmez!

    фаши́зм не пройдёт! — faşizme geçit yok!

    II сов.
    (провести какое-л. время в ходьбе) yürümek

    мы зря сто́лько проходи́ли — boşuna taban teptik

    Русско-турецкий словарь > проходить

См. также в других словарях:

  • olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hemen hemen — zf. 1) Nerede ise, az zaman sonra Hemen hemen hepsi vatana döndüler. B. Felek 2) Tam değilse bile ona pek yakın Hemen hemen iki yıl oldu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Ali Şen — (1918, in Adana, Turkey 15 December 1989, in Istanbul, Turkey) is a Turkish actor, father of the actor Şener Şen. He was known to be very versatile and successfuly played many roles both as good guy and bad guy.Filmography * Küçüksün Yavrum… …   Wikipedia

  • anne olmak — kadın, çocuk sahibi olmak Evlendikten iki yıl sonra anne oldu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Ajda Pekkan — (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Diskografie 2.1 Alben 2.2 …   Deutsch Wikipedia

  • Аслым, Айлин — Айлин Аслым Основная информация …   Википедия

  • Ajda Pekkan — Infobox Musical artist Name = Ajda Pekkan Background = solo singer Birth name = Ayşe Ajda Pekkan Born = Birth date and age|1946|2|11|mf=y Origin = İstanbul, Turkey Genre = Pop. Occupation = Singer songwriter, actress Years active = 1962–present… …   Wikipedia

  • Pekkan — Ajda Pekkan (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Jugend 2 Anfänge 3 Diskografie 3.1 Alben …   Deutsch Wikipedia

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Пеккан, Ажда Айше — Ажда Пеккан Ayşe Ajda Pekkan Полное имя Айше Ажда Пеккан Дата рождения 11 февраля 1946 (63 года) Место рождения Стамбул Страны …   Википедия

  • Пеккан — Пеккан, Айше Ажда Ажда Пеккан Ayşe Ajda Pekkan Полное имя Айше Ажда Пеккан Дата рождения 11 февраля 1946 (64 года) Место рождения Стамбул …   Википедия

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»